Popüler Yemek Eleştirmenliği ve Popüler Gurme...

Popüler Yemek Eleştirmenliği ve Popüler Gurme...

Bu dünyada işlerini ciddiyetle yapan yemek yazarları, eleştirmenleri bırakın hazır gıda, bulyon, araba ya da herhangi bir firma reklamı yapmayı, yüzlerinin gözüktüğü fotoğrafları..

 
Popüler Yemek Eleştirmenliği ve Popüler Gurme: 
İmajlar ve Unvanlar Altındaki Gerçekler Neler Olabilir?
Tolgahan Gülyiyen
 
Geçenlerde bir haber önüme düştü. Duydunuz mu o haberi? Önüme düşen haber şöyleydi: “Ankara’da emekli ikramiyesi ve biriktirdikleriyle (x=ismi lazım değil) marka araç alan vatandaşın yüzü gülmedi. Üretim hatalı olduğunu belirttiği aracı yapılamadı, değişim olmadı. Çareyi firmayı sokak sokak protesto etmekte buldu.”
 
Sonra haberin detaylarına baktım. Görüntüleri izledim. Ardından da dedim ki: Bizim en önemli milli sosyal medya fenomenlerimizden olan Sayın Vedat Milor de araç reklamı yapmıştı. Onun reklamını yaptığı marka değil mi bu araç? –Evet, ta kendisi! Aynı marka…
 
Aslında Vedat bey ile ilgili tekrardan hiç yazmak istemiyordum ama şimdi “Ben bunları yazmazsam, kalem bana küs durur.” dedim ve sonra da bunları yazmam şart diye düşündüm.
 
Bu dünyada işlerini ciddiyetle yapan yemek yazarları, eleştirmenleri bırakın hazır gıda, bulyon, araba ya da herhangi bir firma reklamı yapmayı, yüzlerinin gözüktüğü fotoğraflarını bile paylaşmazlar. En son isteyecekleri şey yüzlerinin gözükmesi ve popüler olmaktır. Öyleleri gittikleri yerlerde tanınmamayı tercih ederler. 
 
Ve yazı yazdıkları dergilerdeki veya gazetelerdeki köşelerinde çıkan fotoğrafları olursa da o fotoğraflarda yüzlerini aksesuarlar ile gizlerler. Normalde böyle insanlara yemek eleştirmeni, bu anlayışta olanların bazılarına ise gurme denir. Bu işi olması gerektiği gibi prensiplere sahip olarak adalet çerçevesinde yapabilmenin en önemli kurallarından bazıları ve belki de en önemlileri bunlardır diyebiliriz.
 
Ama bizimkilerde ise durum çok farklıdır. Önümüze Türk mutfağının sözde uzmanları, sözde otoriteleri, sözde yazarları, sözde yemek eleştirmenleri, sözde gurmeleri…vs. gibi sıfatlarla çıkartılanların yüzde 90’ında olması gereken çoğu prensipten eser yoktur. 
 
%100’ü ise yüz gizlemek yerine popüler olup tanınma peşindedirler. Oysa bu dünyada takma isimleriyle yüzleri bile görünmeden milyonlarca kişinin yazılarını okuduğu yemek eleştirmenleri hala vardır. Bizim ise koca tarihimizde bu prensiple çalışmış olan veya halen çalışan yemek eleştirmenimiz hiç olmamıştır. (Vardır diyen varsa örnek versin. Belki kaçırmış olduğumuz bir yer olmuştur. Hep beraber öğrenmiş oluruz.)
 
Gösterişe tapmak varken, yüzü bile görünmeyen bir yemek eleştirmenini kim okur derlerdi dimi… Böyle yemek eleştirmenliğinden ne para ne şöhret, hiçbir şey de kazanılmazdı dimi! Hani bizdekilerin çoğu bu işi hobi için yaptıklarını falan söylemiyorlar mıydı? Bir işi hobi için yapıyorsanız zaten o işten gelir falan beklemezsiniz dimi? 
 
Hobi olarak yemek eleştirmenliğine başlayıp bu işi hobi olarak yaptığını söyleyen kişinin ne bulyon ne hazır gıda ne araba markası reklamı ne de buralardan kazanacağı şeyler umurunda olur. Ama bizdekiler bence işi kılıfına uydurmak için “Hobi” kelimesinin ardına saklanıyor olabilir. Hem bu hobi konusunu dile getirirler hem de yeri gelince hobi olarak bulyon, hazır gıda, araba reklamları yapan reklamcılar mı oluverirler? Acaba bunlar bazı konularda insanların aklıyla dalga geçebileceklerini düşünüyor olabilirler mi?  
 
Bizdekiler, yeme-içme sektörünün kısa yollarından koşup biraz ünlenince şu reklamı, bu reklamı diye koştururlar. Sonra da “yeme-içme sektöründe hiç para kazanmadım.” derler. Yeme içme sektörün(den)değil ama yeme-içme sektörün(de) para kazanmak zaten herkesin harcı değildir. Yeme-içme sektöründen, üst düzey bağlantılar sayesinde ve birtakım kurnazlıklarla para kazanmak ise bazı cemiyetlerin içinde olanlar için çok kolaydır. 
 
Bu cemiyetler ise hem yeme-içme sektörünün hem mutfaklarda çalışan Türk aşçılarının hem de Türk mutfak kültürünün sırtında uzun yıllardan beri büyük bir kamburdur. Bu cemiyetlerde yer alanlar mesleğin içinden gelenlerin geçtiği zorlu süreçlerden hiç geçmezler ve kısa yoldan popülerliklerini, dolayısıyla da kazançlarını artırma peşindedirler.
 
Kendilerini üstün ve seçkin zanneden bu cemiyetlerdekiler, Türk mutfağının gelişememesine alakasız nedenler uydururlar. Ama kendilerine ve saçma söylemlerine şöyle dönüpte bir bakmazlar. Biz neyiz, kimiz? Hakkında bilirkişi gibi konuştuğumuz Türk mutfağı ve aşçılık mesleğinde ne gibi bir tecrübemiz var? Etrafa ve gelecek nesillere nasıl örnek oluyoruz? Gibi soruları hiç sormazlar. Bu soruların cevapları hakkında hiç konuşamazlar. Bunların çoğu entelektüel olduklarını da sanırlar. Ama yüzde 90’ı yabancı hayranlığı ile entelektüel olmayı karıştırmaktadır. 
 
Dönüpte gerçek anlamda yemek eleştirmenleri veya gurmeler nasıl olur, nasıl tek kare yüzlerinin olmadığı fotoğrafları bile olmadan milyonlarca insan tarafından okunabilirler diye düşünmezler. Sorgulamazlar… 
 
Kendilerini yemek eleştirmeni, yemek yazarı sanan; önümüze de Türk mutfağının birer otoriteleri, uzmanlar gibi çıkartılan, kitleleri sosyal medyada geniş ama ufukları genelde dar olan o gösteriş meraklılarına, o reklam yıldızlarına hayırlı reklamlar diliyorum. Aman keselerinizi doldurmayı ihmal etmeyiniz. Hobiniz de olmasa herhalde asıl mesleğinizi yaparak hiç geçinemezdiniz.
 
https://tmdh.net/makaleler/item/32-tolgahan-sef-vs-vedat-milor.html
 
NOT: Asıl konu Vedat Milor’un gurme olup olmaması ve daha başka neler olup olmamasıyla alakalı değildir. Ben fazla lütufta bulup bir yazımda kendisi için “en fazla gurmedir daha fazlası değil” demiştim. Kendisi gurme olmadığını söylemiş. Kimin ne olup olmadığını farkındalıkları ve şuurları yüksek olan aklı başında insanlar elbette anlayabilirler. 
 
Bana göre aslı mesele, farkındalıkları düşük olan çoğunluk tarafından hak etmeyenlerin hak etmedikleri unvanlarla anılabilmesinin yanında bu örneklerde olduğu gibi o unvanları yapıştırdığınız kişilerin bunları kabul etmemelerine rağmen; o unvanlar ile şişirilip önümüze Türk mutfağı konusunda ciddi bir otoriteymiş gibi uzun yıllardan beri çıkartılabiliyor olmaları. Son cümle: Sayın Vedat Milor’un ve çoğunun asla anlayamayacağı, belki de anlamak istemeyeceği bir Kemal Sunal filmi öneriyorum: Yüz Numaralı Adam* İyi seyirler dilerim…
 
Tolgahan Gülyiyen 
TMDH-WTCA
Kurucu Başkan
 


Türk Aşçı Haberleri Ve Güncel Mutfak Haberleri Not::
Eğer sizde mesleki haberinizin yada tarifinizin web sitemizde yayınlanmasını istiyorsanız; "Haberini Yada Tarifini Paylaş" sayfamızdaki kriterlere uygun bir şekilde uygun içeriklerinizi bize gönderebilirsiniz. Türk Aşçı Haberleri internet sitesinde yayınlanan yazı, haber, röportaj, fotoğraf, resim, sesli veya görüntülü şair içeriklerle ilgili telif hakları www.turkascihaberleri.com 'a aittir. Bu içeriklerin iktibas hakkı saklıdır. İlgili haber kopyalanarak başka bir site tarafından yayınlanmaya ihtiyaç duyulduğu takdirde kaynak gösterilerek ve web sitemize link verilerek kullanıması mümkündür.


  • Facebook'ta paylaş

Bu Habere Yorum Yap

   
 
 

Benzer Haberler